Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, eser sahipliğinden doğan haklarla ilgili olarak diğer hukuk dallarından farklı bir ayrıma yer vermiştir. Bu ayrım, eser sahipliğinden doğan mali ve manevi haklar olarak iki şekilde belirtilmiştir.

Bu ayrım ile ortaya çıkan manevi ve mali hak kavramları, fikri haklara özgü nitelikleri olan kavramlardır. Bu kavramların diğer hukuk dallarındaki tazminat kavramından farklı olduğu bilinmesi gerekmektedir. Özellikle manevi haklar kavramı, hukukta yaygın olarak kullandığımız “manevi zarar ve tazminat” kavramları ile karıştırılmakta ve bu kavram eser sahibinin manevi zararı ve tazminat hakkı şeklinde algılanabilmektedir. Bu sebeple bu iki hak türünün açıklanması, konunun anlaşılabilmesi açısından önem arz etmektedir.

  • Mali Hak Kavramı

Eser sahipliğinden doğan mali hak; eser sahibinin eseriyle olan malvarlıksal ve ekonomik haklarını ifade eder. Bu hak yasada sınırlı bir şekilde sayılmıştır. Bunlar; işleme, çoğaltma, yayma, temsil, işaret-ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim ve güzel sanat eserlerinde satış bedelinden pay talep etme haklarıdır.

  • Manevi Hak Kavramı

Eser sahibinin eserle olan manevi bağlarından doğan haktır. Manevi haklar, mali haklardan farklı olarak eser sahibine eser üzerinde mali ve ekonomik yararlar temin etmezler. Manevi haklar da mali haklar gibi kanunda sınırlı bir şekilde sayılmıştır. Bunlar; eserin umuma sunulması, eser sahibinin adının belirtilmesi, eserde değişiklik yapılmasını yasaklama, eser sahibinin, esere ulaşma (eserin cisimlendiği madde üzerinde zilyet ve malik olanlardan eserini incelemye ve sergilerde teşhir etmeye müsaade etmesini isteme) haklarıdır.

Eserin umuma sunulması hakkı; eser sahibinin eserini kamuya sunma zaman, yer ve şeklini tayin etme hakkı ile, tamamı veya bir kısmı henüz bu niteliğe kavuşmamış olan eserin içeriği hakkında kamuya bilgi verme hakkıdır.

Adın belirtilmesi hakkı; eser sahibinin eserini öz ya da takma adıyla ya da adsız olarak kamuya sunma konusunda karar verebilme hakkıdır.

Eserde değişiklik yapılmasını yasaklama hakkı; eserin içeriği veya eser sahibinin adında değişiklik yapılmasını yasaklama hakkıdır.

Eser sahibinin esere ulaşma hakkı ise; bazı eser türlerinde eserin aslından geçici bir süre için yararlanma, tek ve özgün olan eserin belirli koşullar altında sergilerde kullanılmasını malik veya zilyetlerden talep edebilme hakkıdır.

  • Mali ve Manevi hakların Farkları

Mali haklar koruma süresine tabidir. Manevi haklarda ise koruma süresi yoktur.

Mali haklar eser sahibi veya halefleri tarafından hukuksal işlemlere konu olabilir. Manevi haklar nitelikleri itibariyle hukuksal işlemlere konu olamazlar

Mali haklardan vazgeçmek mümkündür. Manevi haklardan vazgeçmek ise mümkün değildir.

Mali ve manevi hakların ihlali halinde açılabilecek davalar ve talepler yasada farklı olarak düzenlenmiştir.

Mali ve manevi haklarda mirasçılık bakımından fark vardır.

  • Mali ve Manevi Hakların Miras yoluyla İntikali

Bir kimsenin ancak ekonomik değeri olan varlıkları, miras yoluyla intikal edebilir. Ölenin şahsına bağlı haklar, ölümle birlikte son bulur; miras yoluyla intikal etmezler. Mali ve manevi hakların miras yoluyla intikali konusunda Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu özel hükümlere yer vermiştir.

  • Mali Hakların Miras Yoluyla İntikali

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun ilgili maddesi "Bu kanunun tanıdığı mali haklar miras yolu ile intikal eder. Mali haklar üzerinde ölüme bağlı tasarruflar yapılması caizdir" hükmünü getirmiştir.

Maddenin ilk fıkrası bu konuda genel kuralı tekrar etmekte ve mali hakların miras yoluyla intikal edebileceğini hükme bağlamaktadır. Maddenin ikinci fıkrası aynı ilkenin devamı olarak mali hakların ölüme bağlı tasarruflara konu olabileceğini belirtmektedir. Buna göre; maddenin ilk fıkrası, eser sahibinin herhangi bir ölüme bağlı tasarrufta bulunmaması halinde mali haklarda kanuni mirasçılığı öngörmektedir. Bunun sonucu olarak mali hakların miras yoluyla kimlere intikal edeceği hususu yasal mirasçıları belirleyen Türk Medeni Kanun hükümlerine göre tayin edilecektir.

İkinci fıkra ise mali haklarda yalnızca yasal mirasçılığın söz konusu olmadığını, bunların ölüme bağlı tasarruflara da konu olabileceğini göstermiştir. Buna göre; eser sahibi, mali haklarında vasiyet veya miras sözleşmesi ile ölüme bağlı tasarruflar yapabilir. Örneğin, bir bestekar, ölümünde besteleri üzerindeki mali haklarının tamamını veya bir kısmını oğluna bıraktığını yasaya uygun bir vasiyetname ile açıklayabilir.

  • Manevi hakların Miras Yoluyla İntikali

Bu haklar malvarlığına dahil olmayan, para ile ölçülmesi mümkün olmayan yani mali nitelikte olmayan haklardır. Miras yoluyla intikale elverişli olan varlıklar, malvarlığı hakları yani para ile değerlendirilmesi mümkün olan haklar olduğuna göre, manevi hakların miras yoluyla intikal etmesinden söz edilemez. Ancak bu açıklamalarımızdan, manevi hakların eser sahibinin ölümüyle birlikte son bulan haklar olduğu sonucu çıkartılmamalıdır. Eser sahibinin ölümüyle birlikte manevi haklar son bulmazlar, bunlar bu hakları kullanma yetkisine sahip olan kişilere intikal ederler.

Eser sahibinin ölümüyle birlikte manevi hakları kullanma yetkisinin kime intikal edeceği konusunda iki tür çözüm düşünülebilir:

1. Yasa koyucu burada özel bir hüküm getirmez. Manevi hakları kullanım yetkisini, mali hakları miras yoluyla iktisap eden kişilere bırakabilir. Bu durumda, eser sahibi bir ölüme bağlı tasarrufla, manevi hakları kullanma yetkisine sahip olan kişileri belirlememiş ise, bunları kullanma yetkisi yasal mirasçılara intikal edecektir. Eser sahibi bir ölüme bağlı tasarrufla manevi hakları kullanma yetkisine sahip kişiyi belirlemişse, bu kişi ya da kişiler bu yetkileri kullanabilecektir.

2. Yasa koyucu bu konuda özel bir düzenleme getirebilir. Mali hakların miras yoluyla intikalinden farklı olarak, manevi hakları kullanma yetkisine sahip olan kişileri belirleyebilir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun manevi haklar başlığının kenar başlığı olan hakların kullanılması başlığında hakları kullanabilecek kişiler şeklinde alt başlıklar belirlenmiştir. Bu alt başlıklara göre hakları kullanma yetkisine sahip kişiler şu şekildedir;

Eser sahibi tarafından belirlenmiş kişiler

Vasiyeti tenfiz memuru

Eser sahibinin Sağ kalan Eşi ve çocukları

Mansup Mirasçılar

Ana-Baba

Kardeşler

Bu kişiler bu hakları eser sahibinin ölümünden itibaren yetmiş yıl kendi namlarına kullanabilirler. Eğer ki bu kişiler kanundan doğan bu yetkilerini kullanmazlar ise, eser sahibinden veya halefinden mali bir hak kazanan kimse haklı bir menfaatinin bulunduğunu ispat şartı ile, bu hakları kendi namına kullanabilir.

Yine yukarıda saymış olduğumuz yetkili kişiler birden fazla olup ortak bir payda oluşturamazlar ise, mahkeme, eser sahibinin muhtemel arzusuna en uygun şekilde ihtilafı çözer.

Yetkili kişilerden hiç biri bulunmaz veya bulunup yetkilerini kullanmazsa veya 70 yıllık süre bitmişse, eser memleketin kültürü bakımından önemli görüldüğü takdirde, eser sahibine tanınan hakları kendi namına kullanabilir.

Yasa koyucunun manevi hakları kullanma yetkisine sahip olanları mali haklarda olduğu gibi eser sahibinin miras hükümlerine göre mirasçılarına bırakmayıp özel hükümle farklı bir düzenlemeye tabi tutmasının sebebi de manevi hakların niteliğinden kaynaklanmaktadır. Manevi haklar; eserin kamuya sunulması, içeriği hakkında bilgi verilmesi, eserde değişiklik yapılmasını yasaklama gibi para ile ölçülmesi mümkün olmayan, bu nitelikleri nedeniyle de terekeye dahil olmayan haklar olduğundan bunların genel miras hükümleri ve mirasçılardan farklı bir şekilde ele alınması mümkündür. Bu durum eser sahibinin mirasçılarının maddi yararlarına zarar vermez. Öte yandan, manevi hakları kullanım yetkisinin miras hükümlerine tabi tutulması, özellikle birden fazla mirasçının bulunduğu hallerde, bunların bu hakların kullanılması konusunda süratle hareket etmesi ve düşünce birliği içinde olması birçok hallerde zor olabilir. Önemli olan eserin korunmasıdır. O halde, mirasçılar arasında ortaya çıkacak uyuşmazlıklar nedeniyle eser sahibinin eserle olan manevi bağlarının zarar görmemesi gerekir. Bu sebeple kanun eser sahibinin eserleri ile mirasçılar arasında böyle bir denge kurulmasını öngörmüştür.

Manevi hakların ihlali halinde açılabilecek davalar; tecavüzün ref’i (saldırının durdurulması), tecavüzün men’i (saldırının önlenmesi) davası, tazminat davası açılabilir. Bu davalar eser sahibi hayatta olmadığı durumda, aynı manevi hakların kullanım yetkisi kimlere intikal ediyorsa yine bu hakların ihlal edilmesi halinde bu kişilerin dava açmaya yetkili olacağı söylenebilir.