Miras bırakan, tasarrufunda aksini öngörmüş veya sınırlı bir görev vermiş olmadıkça vasiyeti yerine getirme görevlisi, miras bırakanın son arzularının yerine getirilmesi için gerekli bütün işlemleri yapmakla görevli ve yetkilidir. Vasiyeti yerine getirme görevlisi, özellikle;
- Göreve başladıktan sonra gecikmeksizin terekedeki malların, hakların ve borçların listesini düzenler. Liste düzenlenirken olanak varsa mirasçılar hazır bulundurulur.
- Terekeyi yönetir ve yönetimin gerektirdiği ölçüde tereke mallarının zilyetliğinin kendisine devrini ister.
- Tereke alacaklarını tahsil eder, borçlarını öder.
- Vasiyetleri yerine getirir.
- Terekenin paylaşılması için plân hazırlar.
- Tereke ile ilgili dava ve takiplerde miras ortaklığını temsil eder. Mirasçılar tarafından açılmış davalardan görevi ile ilgili olanlara müdahil olarak katılabilir.
- Açtığı veya aleyhine açılan davalar ile yapılan takipleri mirasçılara bildirir.
Mirastan yoksun bulunan mirasçının hissesi onun alt soyuna geçer. Yoksun olanın alt soyu da saklı paylı mirasçı ise ve hissesi yoksun olan ile aynı oranda ise miras bırakanın tasarruf oranında bir değişiklik söz konusu olmaz. Fakat alt soyun saklı payı yoksa veya yoksun olan mirasçıya göre daha az ise miras bırakanın tasarruf oranı artmış olur.
Mirasçılık belgesi bir kişinin mirasçı olduğunu gösteren ve ispat eden bir belgedir. Lehine düzenlenen kişi bakımından mirasçılık karinesi teşkil eder. Aksi ispat oluncaya kadar lehine mirasçılık belgesi düzenlenen kişi mirasçı sayılır. Mirasçılık belgesi alan mirasçı tereke malları üzerinde zilyetliğe bağlı olarak tereke alacaklarını talep ve tahsil etmek, terekedeki taşınmazların tapuya tescil işlemlerini yapmak yetkisine sahiptir.
Miras ortaklığı, mirasın taksiminden önce mirasçılar arasındaki ilişkinin hukuki niteliğini ifade eder. Mirasın taksiminden önce mirasçılar tereke üzerinde iştirak halinde (el birliği ile) mülkiyet hakkına sahiptir. İşte bu iştirak halinde hak sahipliği miras ortaklığını ifade etmektedir.
Miras ortaklığı devam ettiği sürece mirasçıların tereke mallarını kullanmaları ve bunlardan yararlanmaları mümkündür. Kullanma ve faydalanma hakkı bütün mirasçılara aittir. Bu konuda mirasçıların anlaşması gerekmektedir. Uyuşmazlık halinde miras ortaklığına tayin olunan temsilci mirasçıların tereke mallarını kullanma ve faydalanma haklarını düzenler.
Terekenin paylaşılmasının tamamlanmasından sonra mirasçılar, paylarına düşen mallar için birbirlerine karşı satım hükümlerine göre (ayıp ve zapttan sorumluluk hükümleri) sorumludurlar. Mirasçılar, paylaşmada her birine özgülenmiş olan alacakların varlığını birbirlerine karşı garanti ettikleri gibi; borsaya kayıtlı olan kıymetli evrak dışında, alacağın mirasçının hakkına mahsup edilen miktarı için borçlunun ödeme gücünden adî kefil gibi sorumludurlar.
Miras bırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli değildir. Böyle bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir.
Bu konuda, kişiliğin korunmasına ilişkin manevi tazminat talebi hakkındaki TMK Madde 25/4 hükmü uygulanır. Buna göre, hak sahibinin( miras bırakanın) manevi tazminat davasını açtıktan sonra ölmesi halinde, mirasçıları bu davaya devam edebilirler ve manevi tazminatı talep edebilirler; buna karşılık hak sahibi böyle bir dava açmadan veya açamadan ölmüşse, bu takdirde, mirasçıların manevi tazminat talebi hakları yoktur.
İptal sebepleri dört grupta toplanmıştır; tasarruf yapanın ehliyetsizliği, hukuka, ahlaka ve adaba aykırılık, şekil eksikliği ve hata, hile, tehdit.
Tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçılar ve lehine vasiyet yapılan ilgililer, miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufunun iptalini talep ve dava edebilirler.
Ölüme bağlı tasarruflar ehliyetsizlik sebebiyle kendiliğinden hükümsüz sayılamazlar; bunlar ancak miras bırakanın ölümünden sonra hakimin hükmü ile iptal ettirilebilir. Ölüme bağlı tasarrufun ehliyetsizlik sebebiyle hükümsüz hale getirilebilmesi için iptal davasının açılması ve mahkemece iptale hükmolunması şarttır. İptal talep ve dava olunmazsa, ölüme bağlı tasarruf geçerli olarak kalır.
Mirasta iade yükümlülüğünün konusu bakımından, genel olarak üç şart aranır. Birincisi, karşılıksız bir kazandırıcı işlemin bulunmasıdır. İkincisi, bu işlemin miras bırakan tarafından ve miras bırakanın mal varlığından yapılmış olması ve sonuçlarının miras bırakanın sağlığında meydana gelmiş olmasıdır. Üçüncüsü ise, karşılıksız kazandırıcı işlemin mirasçının miras hakkına mahsuben yapılmış olmasıdır.
Bu konuda, ön planda, miras bırakanın irade beyanı göz önünde tutulur. Miras bırakanın bu hususta herhangi bir beyanı yoksa bu takdirde, kanuni hüküm ve karinelerden faydalanmak mümkündür.
Dava olunan iyi niyet sahibi bulunduğu takdirde, bir ve on senelik iki zamanaşımı süresi ve kötü niyetli olması halinde de yirmi senelik bir süre konulmuştur.
Tüzel kişiler, Devlet dışında, kanuni mirasçı olamazlar, fakat atanmış mirasçı veya musaleh olabilirler. Buna karşılık, kişiliği bulunmayan (kişi olmayan) varlıklar mirasçı veya musaleh olamazlar.
Mirasta denkleştirme, bir mirasçının miras bırakanın sağlığında ondan karşılıksız (ivazsız) olarak aldığı malları ve kıymetleri aynen veya karşılığını geri vermesinden ve bunların mirasın taksiminde hesaba katılmasından ibaret bir işlemdir.
Bu işlemin yapılması hususunda, mirasçının diğer mirasçıların rıza ve muvafakatlerini almış bulunması gerekir. Ancak hemen veya çok kısa bir zamanda yapılması zorunlu bulunan işlem veya işleri, temsilci yapabilir.
Aile konutunun tapudaki cinsi önemli değildir. Önemli olan tapu kapsamında kalan yerde ortak ikamet edilen, aile konutu olarak kullanılan bir yerin olmasıdır. Aile konutu olan yerin tapu kaydındaki cinsi tarla, arsa ve çayır olması bu hakkın kullanılmasına engel değildir. Yargıtay uygulaması bu anlamda tapu kaydını yeterli görmekte olup tapudaki gayrimenkulün cinsini önemli bulmamaktadır.
Miras bırakanın bir mirasçıdaki alacağı, paylaşma sırasında o mirasçının payına mahsup edilir. Mirasçının belirlenen miras payı ile miras bırakana olan borcu yerine geçer.
Bu hak yalnızca sağ kalan eşin talebi ile kullanılabilmekte olup kişiye sıkı surette bağlı bir haktır. Bu sebeple bu hak devredilemez aynı zamanda miras yolu ile de geçmez. Bu hakkın sağ kalan eş sıfatı ile bağlantısı hakkı şahsa sıkı surette bağlı bir hak konumuna getirir.
+
-
Sağ Kalan Eşin Aile Konutunu Miras Payından Mahsubu Nasıl Gerçekleşir?
Kapatmak için Tıklayınız!
İlk olarak kendisi de mirasçı olduğu için aile konutundan var olan miras payı ile aile konutunun ölüm anındaki değerinin farkı belirlenir. Sağ kalan eşin kendi miras payı değerden düşülür. Terekede başka mal varsa diğer mallardaki payın mahsubu yapılır. Sağ kalan eşin terekedeki payı yetmiyorsa ve sağ kalan eşinin gücü yetiyorsa kalan değer için sağ kalan eşin tereke dışındaki mal varlığı ile tamamlama yapılır. Bu durum sağ kalan eş için bir öncelikli satın alma hakkı gibi bir durum oluşturur.
Sağ kalan eş ile ölen eşi arasındaki mal rejiminin tasfiyesi de öncelikli bir hukuki işlemdir. Sağ kalan eş, ölen eşi ile aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan haklarını (varsa) aldıktan sonra ölen eş adına kalan malvarlığı mirasa konu olacaktır. Sağ kalan eşin mal rejiminden kaynaklanan bu hakları mirasçılık sıfatından ayrıdır.
Mirasçılar arasında yapılacak miras payı devri sözleşmesi adi yazılı şekilde yapılır. Burada kanun özel şekil şartı getirdiğinden terekedeki mallar arasında taşınmazlar bulunsa bile adi yazılı şekilde yapılan devir sözleşmesi geçerlidir. Mirasçı olmayan kişiye yapılacak miras payı devri sözleşmesi noterde düzenlenme ile geçerlilik kazanır. Bu sözleşme ayni etki yaratmaz. Ancak devralana talep hakkı tanır.
Miras bırakanın altsoyuna yaptığı bazı kazandırmaların açıkça miras payına mahsuben yapıldığı belirtilmese bile aksi belirtilmedikçe denkleştirmeye tabirdir. Bunlar;
- Kuruluş sermayesi
- Çeyiz
- Borçtan kurtarmak
- Malvarlığı Devri
- Diğer benzeri kazandırmalar
Yoksunluk: Mirasçının belirli hukuka aykırı kasıtlı davranışları nedeniyle kanun gereği, kendiliğinden miras hakkının kaybıdır. Ret: Mirasçının tek taraflı işlemiyle miras hakkının kaybıdır.Mirastan feragat: Miras bırakan ile yasal mirasçının kurduğu sözleşme mirasçılık sona erebilir. Mirasçılıktan çıkarma: Saklı paylı mirasçının belirli davranışlarda bulunması üzerine miras bırakanın tek taraflı tasarrufu ile mirasçılık sona erdirilebilir.
Mirasçılara genel koruma yanında, mirasçı sıfatıyla tereke üzerinde sahip oldukları mutlak nitelikteki miras hakkını korumak amacıyla özel bir dava hakkı hakkı tanımıştır. Korunan değer, mal üzerindeki mülkiyet hakkı değildir. Bu nedenle miras sebebiyle istihkak davası ancak mirasçının mirasın açılmasından sonra fiilen zilyetliğini elde edemediği tereke değerleri için açılabilir.
Mümkündür. Miras payının devri, miras bırakanın sağlığında muhtemel ve gelecekteki mirasçısı tarafından ilerde kendisine düşecek miras payını devretmesi şeklinde olabileceği gibi, miras bırakanın ölümünden sonra mirasçılar arasında miras ortaklığı devam ederken mirasçılardan birinin kendi payını diğer mirasçıya veya miras ortaklığına dahil olmayan bir üçüncü kişiye devretmesi şeklinde gerçekleşebilir.
Belirli mal bırakma tasarrufu üç şekilde yapılabilir;
- Belirli mal bırakma tasarrufu taşınır veya taşınmaz mal bırakılması şeklinde gerçekleşebilir.
- Belirli mal bırakma tasarrufu bir intifa hakkının bırakılması şeklinde gerçekleşebilir.
- Miras bırakan bir alacak vasiyeti yapabilir.
Vakıf, kendisine özgülenen malları tüzel kişilik kazandığı andan itibaren değil, mirasın açıldığı andan itibaren iktisap eder. Yani, tüzel kişilik geçmişe etkili sonuç doğurur.
Miras ortaklığı mirasın paylaştırılmasının sona erdiği ana kadar devam eder. Terekenin tek bir mirasçı üzerinde toplanması, terekede bir artı değer kalmaması veya miras ortaklığı yerine aile şirketi, adi ortaklık veya bir ticari şirket kurulması gibi paylaştırma dışındaki sebeplerle de sona erer.
Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez. Manevi tazminat davası açma hakkı kural olarak mirasçılara geçmez. Fakat davacı manevi tazminat davası açtıktan sonra veya dava açma iradesini ispatlanabilir bir şekilde ihzar (hazırlama) ettikten sonar vefat ederse, davacının mirasçıları manevi davasına devam edebilirler.
Alzheimer hastasının miras bırakabilmesi için kendi mirasçısı statüsündeki bir başka kişiyi seçmiş olması gerekir ki bu durumda da yine atacağı imzanın anlam ve sonuçlarını kavrayabilme yeteneğinin var olup olmadığının tespiti gerekir. Alzheimer hastası, hastalığının başlangıç evresinde hukuki ehliyetini hemen kaybetmeyebilir, hastalığın tanısı konmuştur ama kişi hala bir takım akli melekelerini koruyor olabilir. Bu koşullarda alacağı doktor raporu ile mirasını istediği kişiye bırakır. Doktor raporunda kişinin Alzheimer raporu almış olmasına rağmen kendi menfaatlerine uygun ve yapacağı sözleşmenin, bırakacağı mirasın anlam ve sonuçlarını kavrayıp kavramadığı irdelenir. Bu irdeleme sonucunda hastalığının henüz çok ilerlememiş olduğu tespit ediliyorsa ve kişinin böyle bir yetkisi olduğu tıbben kabul ediliyorsa tabi ki bırakabilir. Bunun dışında hastalık ilerledikten sonra kişi mirasını istediği bir yere bırakamaz. Çünkü artık hastalığın etkisi nedeniyle doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırabilecek durumda değildir. Çabuk kandırılabilir bir nitelik kazanmıştır.
Burada miras, kesin olarak ön mirasçıya kalır, art mirasçının mirasçılarına geçmez.
Miras bırakan ölmeden önce yapacağı bir sözleşme ile, bir malvarlığı değerini ölünceye kadar bakması koşulu ile 3. Kişiye devredebilir. Bu 3. Kişi yasal mirasçı olabileceği gibi atanmış mirasçı da olabilir. Bu sözleşme ile miras bırakan bir malvarlığı değerini bakım borçlusuna devretme, bakım borçlusu ise miras bırakana ölünceye kadar bakma borcu altına girer. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi resmi şekilde düzenlenmek zorundadır. Miras bırakan, 2 tanık eşliğinde noter veya sulh hukuk hakimine başvurarak sözleşmeyi düzenletebilirler. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi bu şekil şartlarına uyulmaması halinde geçersiz hale gelir.
+
-
Miras Bırakanın Sağlığında Yaptığı Paylaştırmaya Karşı Ne Yapılabilir?
Kapatmak için Tıklayınız!
Miras bırakan sağlığında yaptığı paylaşımlar ile saklı paylı mirasçılarının haklarını azaltmış veya yok etmiş ise bu saklı paylı mirasçılar tenkis davası adı verilen bir dava açarak bu paylaşımların kendileri ile alakalı kısmını iptal ettirebilirler. Burada saklı paylı mirasçı sadece saklı payına ilişkin burumu dava edebilir. Bunun dışında kalan oranlar üzerinde eğer paylaşım hukuka uygun ise müdahale edemez. Bu davayı mirasçı zararını öğrendikten itibaren 1 yıl her halükarda 10 yıl içerisinde açmalıdır.
İzale-i Şuyu veya ortaklığın giderilmesi davası, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz malda ortaklar arasındaki paydaşlığa son vererek kişisel mülkiyete geçişi sağlayan, davanın tüm tarafları için benzer sonuçlar doğuran bir dava türüdür. Tüm paydaşların ortaklığın giderilmesi davasında yer alması zorunludur. Paydaşlardan birinin ölümü halinde mirasçılık belgesinde ismi geçen tüm mirasçıların davaya dahil edilmesi gerekir. Tüm ortaklar davaya dahil edilmeden davanın sonuçlandırılması mümkün değildir.
Kredi sözleşmelerinde kredi tutarına istinaden yapılan hayat sigortası, kişinin ölümü sonucu kredi borcunu ödemektedir. Fakat yargı kararları da göstermektedir ki sigorta bir zenginleşme aracı değildir. Bu kapsamda teminat her ne kadar üst sınırdan verilmiş olsa da sigortanın ödeyeceği kısım murisin kredi borcunun kalan miktarına ilişkindir. Sigorta bedelinden arta kalan miktar mirasçılara geçmemektedir.
Mirasa tedbir konulması, veraset ve intikal vergisini güvence altına almak için yapılır. Tereke defteri, sulh hakiminin malları tespit etmesinden sonra yazılır. Tereke defterinin yazılması sadece vergi dairesinin talebine yönelik bir uygulama olmayıp mirasçıların mirasla ilgili haklarını da koruyan bir uygulamadır. Mirasa tedbir koydurma, miras bırakanın mirasının, mirasçılar tarafından vergisinin ödenmeyecek olması durumunda vergi dairesinin istemi ile sulh mahkemeleri tarafından yapılıyor.
Miras hukukuna göre irade sakatlıkları vasiyetname yapılırken gündeme gelir. Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve onbeş yaşını doldurmuş olmak gerekir. Miras bırakanın yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama etkisi altında yaptığı ölüme bağlı tasarruf(vasiyetname) geçersizdir. Ancak, miras bırakan yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği ya da korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl içinde tasarruftan dönmediği takdirde tasarruf geçerli sayılır. Ölüme bağlı tasarrufta kişinin veya şeyin belirtilmesinde açık yanılma hâlinde miras bırakanın gerçek arzusu kesin olarak tespit edilebilirse, tasarruf bu arzuya göre düzeltilir.{slider=Mirasta Tasarruf Edilebilir Kısım Nedir?}Miras Hukuku gereğince, miras bırakan kimse bırakacağı mirasın bir kısmı üzerinde istediği gibi tasarruf yapabiliyor. Kanunen, mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası, kardeşleri veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta(vasiyetname, miras sözleşmesi) bulunabiliyor. Bu mirasçılardan hiç biri yoksa, miras bırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.
Miras Hukuku gereğince, miras bırakan kimse bırakacağı mirasın bir kısmı üzerinde istediği gibi tasarruf yapabiliyor. Kanunen, mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası, kardeşleri veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta(vasiyetname, miras sözleşmesi) bulunabiliyor. Bu mirasçılardan hiç biri yoksa, miras bırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.
Tereke yöneticisi görevine giren hususlarda miras ortaklığının temsilcisidir. Ortaklık adına,
- dava açmaya,
- icra takibinde bulunmaya,
- davadan vazgeçmeye,
- davayı kabule,
- sulh olmaya,
- tahkime,
Yetkili bulunur.
Miras ortaklığı mahkeme kararı ile, sözleşme ile, miras bırakanın tasarrufu ile ve kanun ile uzatılabilmektedir.
Türk ceza kanununda mirastan mal kaçırmak suç sayılmamıştır. Kişinin kendi malvarlığını tasarrufu mirasçının beklenen hakkına üstün tutulmuştur. Bu nedenlerle mirastan mal kaçırmanın cezasının olmaması miras bırakanları daha da cesaretlendirmekte adil olmayan miras paylaşımları ortaya çıkarmaktadır. Uygulamada en çok görülen mirastan mal kaçırma tapuda satış yoluyla yapılmaktadır. Tapuda görünüşte satış işlemi yapılmakta ancak gerçekte bağış yapılmaktadır. Yargıtay, bu konu ile ilgili emsal kararlarında bu tür satışları batıl kabul etmektedir.
Eşin birinci zümre dışındaki mirasçılarla birlikte mirasçı olması durumunda ancak iradi denkleştirme ile yani miras bırakanın iradesi ile eş denkleştirme borçlusu olabilmektedir.
Kişiliği ve hak ehliyeti olmayan hayvan lehine yapılan ölüme bağlı tasarruflar, bir gerçek ya da tüzel kişiye hayvana bakma mükellefiyeti şeklinde yapılmışsa geçerli olarak kabul edilebilmektedir.
Aile belgeleri ile aile için özel anı değeri olan eşya, mirasçılardan birinin karşı çıkması halinde satılamaz. Mirasçılar arasında anlaşmazlık çıkarsa sulh hakimi, yöresel adetleri, adet yoksa kişisel durumları göz önüne alarak bu eşyanın, payına mahsup edilmek veya edilmemek suretiyle mirasçılardan birine özgülenmesine ya da satılmasına karar verir.
Mirasçılardan biri mirasın açılmasından önce veya sonra mirasçılık sıfatını kaybettiği taktirde, ona ait bulunan geri verme yükümlülüğü, onun yerini alan mirasçılara geçer. Ancak, bu kişilerin iade yükümlülüğü, miras paylarında meydana gelen artış oranıyla sınırlıdır.
Tereke malında bulunması gereken unsurlar eksik bulunuyorsa tereke malının ayıplı olduğundan söz edilecektir. Mirasçının aldığı tereke malının maddi ayıplı olduğunu ileri sürebilmesi için mirasın paylaştırılması sırasında malın maddi ayıplı olduğunu bilmemesi ve gereken özeni göstermiş olması gerekir.
Tereke malının ayıplı olması halinde mirasçı malı geri veremez. Mirasçı sadece verilen tereke malının değeri ile mirasın paylaşılmasında mirasçıya verilmesi gereken değer arasındaki farkın kendisine verilmesini talep edebilir.
Ölüme bağlı tasarruf ile vakıf kurulması halinde vakıf, kendisine tahsis edilmiş olan malların mülkiyetini vasiyetçinin ölümü anında (vakfın tescilinden ve tüzel kişilik kazanmasından önce) kazanır.
Kural olarak topluluktaki herkes tek tek atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olarak kabul edilir. Bırakılan mal bu kişilere eşit şekilde paylaştırılır. Ancak bu şekilde paylaştırma miras bırakanın arzu ettiği amacı gerçekleştirmeye hizmet etmelidir. Kişi topluluğu miras bırakanın amacını gerçekleştiremeyecekse yapılan kazandırma ile miras bırakanın amacını gerçekleştirmeye yönelik vakıf kurulduğu kabul edilir.
Miras bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler mirasçı olamazlar. Bu hususta ilgili ceza davasının sonucu beklenip mirasçılar bu dava sonucunda belirlenmelidir.
Vasiyet edilen kişinin hukuk düzenince tanınması, yani bir hukuk kişiliğinin bulunması gerekir. Bu şahıs kişiği olabileceği gibi tüzel kişilikte olabilir. Caminin tüzel kişiliği olmadığı için lehine yapılan vasiyet geçerli değildir.
Mirasın açıldığı zaman ileride doğacak, hatta anne rahmine düşmemiş olan kişi yararına vasiyet yapılarak; mirasın tamamı veya bir bölümü art vasiyet alacaklısı olarak bırakılabilir. Eğer ki vasiyet eden ileride vasiyet ettiği malların lehdarına nakli için vasiyetçi atamamış ise kendi yasal mirasçıları bu nakil işini yapmakla yükümlüdürler.